» Ana Sayfa
» Üye Kayıt
» Üye Girişi
» Aile Tanımı
» Bizden Yetişenler
» İş Adamlarımız
» Bizden Haberler
» Hatıralar
» Etkinlikler
» Biz Kimiz
» Haberler
» Doğumlar
» Vefatlar
» Resimler
» Mesajlar
» Telefon Defteri
» Üniversitelilerimiz
» İlkler ve Enler
» Şiirler
» Faydalı Linkler
» Çamaş İlçemiz
» Çamaş - Dernek
» FORUM
» Mesaj Oku
» Mesaj Yaz

Tarihimize ve geleceğimize ışık tutuyoruz.

  Bölükbaş Ana Sayfa

BÖLÜKBAŞ SÜLALESİ HATIRALAR BÖLÜMÜNE HOŞ GELDİNİZ

(bu bölüm sülale ile ilgili her türlü hatıralar açıktır.)

bu olayı narin gelinin Saim gülen anlatmıştır anlattığı gibi yazıyorum yıl 1960 evde baba annem narin gocarı kardeşlerim çavuşbaşı mahallesindeki evimizde oturuyoruz havalar soğuk ve yağışlı evde ne ekmek ne de mısır unu var ben evin en büyüğüyüm ve ilkokula  gidiyorum on yaşlarındaydım  en yakın değirmen goduk (budak) değirmeni dar yoları yaya olarak bir saat çeker zaten yalnız da gidemem baba annem narin gocarı akşam rasim hocada değirmene gidecekmiş seni de alacak beraber gider mısırı öğütür gelirsin dedi bir taraftan da bir teneke mısırı bir torbaya doldurdu akşam hava kararmıştı Rasim emmiyi beklemeye başladık beni heyecan ve korku sarmıştı ama yapabileceğim bir şey yoktu evde ekmek yoktu benden başkada kimse değirmene gidemezdi yatsı namazından sonra Rasim emmi sırtında bir çuval yaklaşık 50kğ.mısırla geldi elinde fener kendi önünü bile aydınlatmıyor gocarı da torbayı sırtıma kolanla yükledi Rasim emmi önde ben arkada yola çıktık düşe kalka goduk ırmağına geldik değirmene varmak için ırmağı da geçmemiz gerekiyor zorda olsa yüzerek karşı değirmene vardık sıradakinin zahrası bitti sıra bize geldi önce Rasim emmi zahrasını öğüttü sıra bana geldi Rasim emmi ben gidiyorum seninki bittiğinde gelirsin dedi beni öyle bir korku sardı ki sesim bile çıkmadı ben evi nasıl bulacaktım ırmaktan yüzerek nasıl geçecektim ama korkudan da sesim çıkmıyordu emmi beni bırakma diyemiyordum Rasim emmi çuvalını yüklenip dışarı cıktı ben olduğum yerden kalkamıyordum bile değirmenin arkasından gidiyormuş gibi yapan Rasim emmi birden kapıyı açıp içeri girerek ben seni bırakır mıyım bakayım korkuyor mu diye şaka yaptım dediğin de dünyalar benim oldu benim zahrada öğünüp un olduktan sonra sırtımıza yüklenip yola cıktık düşe kalka ışırken eve geldik çok yorulmuştum ama eve ekmek yapacak unu getirmiştim.anlatan .Saim gülen(uzun yıllardır Fransa da yaşıyor bu hikayeyi 2009 yılının yazında abisi ahmedin ölümü nedeniyle geldiği Fatsa da ağlayarak anlatmıştır)-yazan hayati bölükbaş

yıl 1963 ben ilkokul 3.sınıfa abim Hüsamettin 5 sınıfa gidiyor abim ilkokulu bitireceği için Fatsa ya sınavlara gidecek ama doğru dürüst pantolonu yok babam Fatsa ya bazı işleri olduğunu hem onları halederim hem de bir pantolon alırım diye sabahtan yola çıkar Fatsa ya gitmek için Fatsa da işlerini halledip son parası ile de abime bir kumaş pantolon alır yola çıkar otobüs ırmakta iner yaya yola devam eder elinden poşeti hiç bırakmaz hava soğuk çokta yağmur yağar eve ıslak bir şekilde yatsı namazına gelir ama bu ara elindeki pantolonu düşürmüştür pantolon yoktur yeni bir pantolon almak kolay değildi  otobüsten akşam karanlığına inmişti indiği yer  iki-üç saatlik yoldur havada sel olur gibi yağmur yağıyordu üzeri ıslaktı ama o kararlıydı geri dönecek pantolonu bulacaktı anacığım gitme hava iyi değil hasta olursun yarın sabah erkenden gider bakarsın demesine rağmen babam gece karanlığında gemici fenerini alır yola çıkar.fenerde ancak dibini aydınlatacak şekilde yanıyordu.şansı yaver gider evin alt tarafındaki tarlanın kenarında pantolonu bulur sevinçle eve döner tabi evde herkes sevinir pantolon bulunmuştur ıslanmıştır ama olsun bulunmuştu ya.paltolunu bulduğu yerde sabah toprak kayması olmuştu.annemi dinleyip sabah aramaya çıksaydı belki de 2-3 saatlik yolculukla ta otobüsten indiği ırmağa kadar gidecek ve bulamayacaktı.hayati bölükbaş

yıl1979 haziran ayının sonları İstanbul da çalışıyorum bir Türk firması ırak Bağdat ta çok büyük inşaat işleri olduğunu taşeron olarak bana iş vereceklerini söylediler cazip geldi otobüsle yola çıktık iki gece iki gün süren yolculuk sonrası Bağdat'a ulaştık şantiyede iki bin işçi var hepside greve gitmiş mecburen bizde onlara uyduk yaklaşık yirmi gün olmuştu yatıp duruyoruz ha bugün ha yarın grev biter diye bir gün baktım karşıdan yaşar inan sallana sallana geliyor tandık birini gurbette görmek güzel bir duygu tabi hoşbeşten sonra yaşar inan iki aydır burada olduğunu para falanda alamadıklarını söyledi Yusuf Mahmut'un nedimle Ekrem çeliğin alman firmasında İskenderiye de çalıştıklarını onların yanına gidip iş bakabileceğimizi söyledi ama yol parası olmadığını da söyledi bendede yeterli para yoktu ama yaşar taksi tutarız onlardan parada alırız dedi ben Arapça da biliyorum anlaşırız dedi bunun üzeri Bağdat'tan taksi tutarak yaşar önde ben arkada yola çıktık yaklaşık bir saat sonra şantiyeye vardık nedimi sorduk biri bizi ofise götürdü konuşmalarından alman olduğunu anlağımız yetkili işin bittiğini onlarında gittiğini hareketlerinden anladık iri yarı taksicide bir şeyler olduğunu sezmiş ki bize kötü kötü bakmaya başladı yaşar inan bozuntuya vermeden geri gidiyoruz dedi ve taksiye bindik ana caddeye çıkmıştık ki Arap taksici parayı istedi kaç para dediğinde yaşara yedi dolar dedi oysa ikimizde bir dolar ancak vardı Arap kenara çekip durdu bana baktı dil bilmiyorum işareti ile para no yaşarı gösterdim pasaportları istedi polis polis diye bağırmaya başladı pasaportlar şirketteydi polise gidersek kötü olurdu cebimde bir dolar bile etmeyen iki beşlik bir onluk TL vardı birden çıkardım araba başladım Türk lira beş dolar.ondolar.yirmi dolar diye kızarak hepsini araba verdim Arap biraz yumuşayarak bakmaya başladı beş lirayı bana geri vererek bizi orada bıraktı aldığı para bir dolar bile etmediği gibi orada geçmezdi bile Arap durumu öğrenirde geri gelir diye  elli derece sıcakta koşarak aksi yöne koştuk yaşarla arabın elinden kurtulmuş olduk.hayati bölükbaş

Sizlerle bir anımızı paylaşmak istedim yıl 1961 ilk okul 1.ci sınıfa gidiyorum abim Hüsamettin 3.sınıfa gidiyor Çavuşbaşı mahallesindeki okulumuz evimize 3 km mesafede yolları dar ve çamurlu  biz her gün bu engelli yoları gidip geliyoruz  omzumuzdaki bez torbadan yapılmış çantamızda kitaplarımız ve yiyecek olan bir bazlama mısır ekmeği bulunurdu okulumuz sabahtan başlar akşam biterdi öğlen paydosunda mısır ekmeğimizi yerdik bazen katık olarak elma ve cevizimiz de olurdu yine bir gün erkenden okul hazırlığımızı yapıp yola çıkıyorduk ki rahmetli anacığımız ekmeğin pişmediğini biraz beklememizi söyledi beklersek geç kalırdık o zamanda öğretmen Mustafa aşkından certlenbik şılkısı dayağı yerdik bunu da göze almaktansa aç kalmayı göze alıp çamurlu yollara çıktık öğlen paydosu olmuş arkadaşlar bazlamalarını almış çeşmenin başında su ile beraber yiyorlardı bizim ekmeğimiz yoktu acıkmaya başlamıştık abim Hüsamettin 3 km lik çamurlu yolu göze alıp gidip geleceğini söyleyince çok sevindim ama ya gelemezse diye korkuyordum ki abim bir bazlama ekmekle dönmüştü ikimiz de çok sevinmiştik hemen bazlamayı yemeye başladık ki zil çaldı olsun teneffüste yeriz dedik nasıl olsa artık bir bazlama mısır ekmeğimiz vardı yıllar geçti bu olayı her zaman hatırlarım o günkü şartlarda bile çok mutlu idik şimdiki çocuklar ne kadar şanslı olduklarını bilmelilerdir. saygı ve sevgilerimle-hayati bölükbaş

Kömürco hocanın hanımı Hamide’ yi eş olarak almasında enteresan bir olay vardır.Hamide ninemizin ilk eşi savaşta öldüğünden bir kızı (Fatma-çakır) ile dul kalır kömürco hoca dul kalan hamide’ nin kızı Fatma’yı oğlu Hasan’a almak ister  ancak kendinde onun gönlü vardır. Kendisi hamide ile evlense Fatma üvey kızı olacağından oğluna eş olamaz düşünür ve derki önce kızı Fatma’ yi oğluma alırsam sonra anasını ‘da (hamide) ben alırsan bana nikah düşer ve her iki isteğimde yerine gelmiş olur der ve bu olayı gerçeğe dönüştürür.                         (birol bölükbaş tarafından yazılmıştır.)

merhum RASİM BÖLÜKBAŞ'TAN aktarmadır.

 

 1950 lili yıllarda tapu dairesi Ordu'dadır.orduya gitmek üzere Sabah namazı evden çıktım.tayallı,kaya köy,efirli üzerinden Ordu'ya vardığımda akşam olmuştur.geceyi bir handa geçirdikten sonra sabah tapudaki işleri hallettim hemen yola koyuldum.geri dönüşte geceyi geçirebileceğimiz belirli evler vardır.onların birine geldiğimde gece olmuştu,daha önceleri birkaç kere kaldığım evin kapısını çaldım.kim o dedi ev sahibi bende tanrı misafiri dedim.tek misin çift misin dedi.tekim dedim.o da kapıyı açtı.hoş beş ten sonra;hayrola dedim nedir tek misin çift misin?

   anlattı geçenlerde iki misafir geldi.misafir ettim.ikisi aynı odada kaldılar.sabah baktım biri yok.öbürü ağlayıp duruyor.hayrola dedim.dedi ki yanımdaki arkadaş benim yeni elbiseleri giymiş gitmiş bana da bu eskileri bırakmış dedi.elbiseleri alanı ne ben tanıyorum nede diğer misafir.ara da  bul

sonra elbisesi çalınan mahkemeye vermiş.beni de tanık olarak belitmiş bende ikide bir mahkemede gidip geliyorum.(o zamanlar ulaşım çok zor.)o günden beri bir misafirden fazlasını kabul etmiyorum dedi.

   aynı evde daha sonra misafir kaldığımda ev sahibi hikayenin gerisi şöyle anlattı:elbisesi çalınan adam Fatsa'da gezerken  çaldırdığı elbiselerle gezen adamı tanınmış ve hemen yakalatmış böylece ev sahibi de tanık olarak mahkemeye gitmekten kurtulmuş.yazan:hayati bölükbaş

BÖLÜKBAŞ AİLESİ’NİN GEÇMİŞİ

Bölükbaş oğlu hoca Hasan’ın iki oğlu vardı.Biri Hasan biri Hüseyin Hasan’ın evlatları Mustafa.Mustafa ölüyor geriye oğlu şükrü,Mehri,Maviş kalıyor.Hasbi’nin babası Mehmet ve Ahmet kızı kerime kalıyor.Mustafa ölüyor,evlatları oğlu Ali’nin evlatları,Ali,Şükrü,Osman,Aslan,Mustafa kızları,Hamide.Şayda Meryem ve Ayşe kalıyor. Şükrü ölüyor oğlu Zülfü hoca kızları Emine,Kamile sağ Şayda Ahmet Çelik’le evli olup,oğlu Necati Çelik’te sağ kızları İlhan ve Tenzile vardır.Hamide danışmanda cercilioğlu sağırlarla evliydi öldü.Oğlu Osman’dan torunları vardı.Nayla Kömürcüoğlu topal Mustafa ile evli idi öldü.Kızından torunları vardır.Ayşe ölüyor Fahrettin’den torunları var.Arslan ölüyor Terme’de oğlu Ali sağ ve torunları var.Osman ölüyor oğlu Osman’dan torunları var.Muzaffer ölüyor oğulları Necati Selahattin ve üç kızı sağ Ramazan ölüyor oğlu Ekrem’den torunları var.Yine oğlu İhsan’dan torunları var. Mustafa’nın kızı Mehri ölüyor,oğlu Hatip Arslan torunları var,oğlu Muhittin sağ Maviş usta Ahmet oğlu Ahmet’e gelin olup kızları Gülsüm esmeden torunları var.Hamide Mehmet usta oğlu Hüseyin’le evli olup Ali’den Terme Sakarlı’da torunları vardır.Ömer ölüyor,Fatma ile Hamide ve oğulları Mehmet Ali kalıyor.Fatma ciğercioğlu Mesut ile evliydi,oğlu Mesut’tan ve kızı Feride’den torunları var. Hamide  ölüyor.Mehmet Şahin ile evliydi.Terme Sakarlı’da Hasan,Hüseyin sağ kalıyor.Ali’den torunları var kızları Fatma ve Yadigar sağdır.Ömer’in oğlu yine Mehmet ölüyor,Mehmet’in oğlu Rasim sağ Tahsin ile Nazım’dan torunları var.Ali ölüyor Şükrü ile Mehmet’ten torunları var,iki kızı Zakine ile Saliha sağ Osman ölüyor,Fahrettin’den torunları var.Oğlu Hayri sağ,kızı İlhan sağ,Şerif ölüyor.Tevfik Şükrü torunları var kızı Zekiye’den torunları var.Recep ölüyor kızları da ölüyor.Zeynep’ten ve Emine’den torunları var.Osman ölüyor Hasan ve Mustafa’dan torunları vardır.Geride oğlu Ali kalıyor,gücük Ali’de ölüyor.Onunda kızlardan torunları vardır.Bilgilerim bu kadardır.Allah geride kalanlara uzun ömürler versin.MEHMET OĞLU 1334 DOĞUMLU,RASİM BÖLÜKBAŞ

Rahmetli RASİM BÖLÜKBAŞ'IN ölmeden önce Necmettin Bölükbaş'a verdiği notlardır.

 

2.sayfa için tıklayınız

Bölükbaş sülalesi; çok büyük bir aileler topluğudur.